Yazılar

Narsisizm Çağı

İmajın öne çıktığı, içeriğin boşaldığı, ne üretildiğinden çok nasıl pazarlandığının önem kazandığı bir vitrin çağındayız. Vitrin arkasının, görünenin ardının nasıl olduğunun pek de bir önemi yok. Bakılan, görülen, değer verilen bu değil. Böyle bir vakit yok.Dahası bu incelikleri karşılayacak bir derinlik yok.Yatırım hep dışarıda, dış kabuğun nasıl görüldüğünde, nasıl algılandığında. İçerinin içi boş… makbul olan ise orayı zenginleştirmek değil elbette.

İçi boş bir ürün pazarlanan. Çok güzel ambalajlanmış. Kimse paketin içinin boşluğuyla ilgilenmediğinden çoğunlukla dönüp çabalamak, içini doldurmak, yaratmak gelmiyor insanın içinden.Boşluk hissi sabit böylece. Hiç gitmiyor. Beğeniler, takipçiler, gözlerini üzerinden alamadığın uyaran çokluğu yetmiyor. Delik adeta içerisi. Dolamıyor.

Bu kolektif narsisizmde, kişisel performanslarla bezeli bir sahnesi var herkesin. Ötekine yer açmadığı. Sadece o anı yaşayan, günden güne duyarsızlaşan, bir tek kendi başarısına odaklanan, kendini bir ürün olarak sahneye koyan, alacağı onay, beğeni ve hayranlıkla hayata bakan. Öteki kişiyi ise sadece kendi beğenisine bir araç kılan.

Halbuki gerçek tatmin, tek kişilik showlardan, birilerinin dış paketimize duyacağı hayranlıktan değil, kurduğumuz anlamlı ve derin ilişkilerden geliyor. İçeriden içeriye akan temaslardan.

Toplumsal ve ilişkisel bağlar zayıflıyor. Dayanışma, birlik olma günden güne bu aşırı kendine dönük hallere, sadece kendinle ilgilenmeye kurban ediliyor.